19 Ara 2015

MYKONOS

YUNAN ADALARI-2

Gemideki ikinci gecemiz oldukça sallantılıydı; fırtınanın içindeydik. Kalbim küt küt atsa da “okyanusta değiliz ya ne olabilir ki?!” diye düşünerek uyumaya çalışıyordum. Sabah Mykonos’taydık. Ancak hava koşullarından dolayı gemimiz limana yanaşamamış, açıklarda demir atmıştı. Fırtına ve yağmur dinene kadar bekleyecektik çaresiz. Kahvaltıdan sonra panoramik bara çıkıp uzaktan Mykonos’u izliyorduk. Tabi bu duruma biraz canım sıkılmıştı; ama o gece Mykonos’ta kalacağımız için gezecek çok zamanımız olacaktı. Ve 11’e doğru beklenen anons geldi. Yağmur dinmişti; yolcular tender boat ile iskeleye götürülecekti. Sonunda Mykonos’a adım atmıştık, yaşasın! 


İşte hayalimdeki mavi-beyaz yunan adaları fotoğrafı tam da buydu. Beyaz evler, mavi panjurlar, mavi kapılar, dar taş sokaklar, begonviller.. Nasıl güzeldi, içim içime sığmıyordu. Az önceki yağmur bulutlarından eser yoktu; güneş hemen kendini gösterdi. Ada havası işte! :)



Önce kıyıdaki cafelerden birine oturduk. Komşuda olunca yabancılık çekmiyor insan:) Zaten herkes turist, fazlasıyla alışkınlar. Taksilerin Mercedes olması ilk dikkatimi çeken şeylerden biri. Girilmedik sokak bırakmaksızın o güzel taş sokakları karış karış gezdik.




kartpostal gibi sokaklar
her yer mavi beyaz..
her sokak ayrı güzel..
Bu arada gözümüz bir yandan  Mykonos’un ünlü pelikanı Petrus’u arıyordu. Petrus Mykonos’ta kutsal sayılan bir pelikan. Eskiden sadece bir balıkçı kasabası olan ada, bu pelikanın gelmesiyle dünyanın en gözde turizm merkezlerinden birine dönüşmüş. Dolayısıyla ada halkı bu durumu pelikana bağlamış. O pelikan ölmüş ve yerine onu temsil eden başka bir pelikan gelmiş. II.Petrus sokaklarda özgürce dolaşıyormuş. Nerede karşınıza çıkacağı belli değil. Hal böyle olunca biz de Petrus’u merak ettik. Onu ararken "frozen greek yogurt" yapan şirin bir cafeye oturduk.  (Adada çok meşhur olan frozen yogurt, süt yerine yoğurt ile yapılan bir çeşit dondurma. Üzeri zevkinize göre çeşit çeşit meyve parçacıkları veya soslarla süsleniyor.) Garsona sipariş verirken diyaloğumuz çok komikti, bahsetmeden geçemeyeceğim. :) Garsona Petrus'u sorduk, garson da saat 6 civarı burada olacağını söyledi. Ben “aa süper buraya geliyor demek” gibi bir tepki verince garson bir an duraksadı: “Haa Petrus! Pelikan Petrus..??” Meğer orada Petrus adında bir çalışan varmış, onu sorduğumuzu sanmış. Ne güldük ama:) Garson gelip gittikçe bizimle şakalaştı, “Petrus yaa!” :) Sonrasında yol boyunca yürürken  "bulamadık şu Petrus’u" diyordum ki kafamı bir çevirdim orada! Hemen yanına gittik. İlgiye o kadar alışkın ki hiç istifini bozmadan karnını doyuruyordu :) Ahh yaşlı Petrus! 


Petrus


Petrus ve ben:)

Mykonos’un en güzel bölgelerinden biri Little Venice (Küçük Venedik)
. Denize sıfır evleriyle Venedik havasında bir yer. Tam karşı tepede ise değirmenler sıralanıyor. 


Little Venice

Sonra da karşıya değirmenlerin oraya yürüdük. Mykonos'u tepeden izlemek de güzel.


ne güzeldir değirmenler..


1700 yılından kalma bir malikanede antika eşyaların sergilendiği yer olan Folklor Müzesi, Arkeoloji Müzesi ve Deniz Müzesi de gezilecek yerler arasında.

Mykonos’un dünyaca ünlü plajlarına ve gece kluplerine sezon bittiğinden dolayı gidemedik, bir dahaki sefere artık.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder